14 Ekim 2005

Ben sana mecburum...

ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski İstanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşamüstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki Haziran'da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şileb sızıyor ıssız gözlerinden
belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzğar saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.

Atilla Ilhan

08 Ekim 2005

İlk Yemekler...

Uzun zaman oldu yazmayali. Ama onceki postta gorunen esyalari duzenli bir sekilde evime yerlestirmek hic de kolay olmadi. Sadece mutfak esyalari 2 gunumuzu aldi. Dusunun artik. Yok yok. 3 tane pasabahce dukkani, bir tane jumbo corner, bir tane tefal magazasi acabilirim sanirim. Neyse her sey tek tek yikandiktan sonra yerlestirme islemi basladi. Nisanlimin annesi ve annem arasindaki "onu suraya koy, yok onu buraya koy" seklindeki kucuk ihtilaflardan orta yolu bularak kazasiz belasiz kurtuldum allahtan. Eee tabi mutfak esyalari olunca, yemek yapmamak icin bir neden de kalmadi. Butun hafta boyunca evde yemek yaptim. Isin kotu tarafi yemeklik malzeme olmadigi icin, her is cikisinda yaklasik bir saatimi alisveriste gecirmek oldu.
Ilk yemegim firinda cipura ve salataydi. Tam baliklari bir guzel tuzlayip yagladiktan sonra firina atacaktim ki, firinin kapagini actigimda tepsilerin nisanlimin annesinde oldugunu hatirladim. Eyvah napicam ben simdi derken hemen aklima borcamlar geldi. Kare olanlarinin en buyugu tam bana goreydi. Eee iki kisiye uc tane balik alinca boyle oluyor. Neyse baliklarimi attim firina. Basladim hemen salatayi yapmaya. Ki o gun henuz buzdolabini calistirmadigimiz icin butun salatalik malzemeleri bir kere kullanimlik almak zorunda kaldim. Alisveris merkezindeki kiz tarttigi 10 parca malzemenin yarim kilo bile gelmedigi gorunce yuzunde garip bir ifade belirdi ama napalim canim iki kisiyiz ve buzdolabimiz calismiyor. Buna ragmen bir suru malzemeyi cope attik. Guzel guzel tabaklarimi cikardim. Bir yenilik yaparak salatayi buyuk bir kase yerine, daha kucuk iki kaseye koydum. Kisiye ozel oldu. Masada da cok hos bir goruntu yaratti. Salatami, klasik domates, salatalik, roka, maydanozun yaninda, kirmizi biber, kornison ve ton baligiyla susledim. Aldigim kornisonlarin hafif erimis olmalrini saymazsak gayet lezizdi salata.
Baliklari da bir tarafi kizarinca diger tarafini cevireyim kizarsin diyerek alt ust ettim ve butun derileri parcalandi. Tadi cok guzeldi ama goruntu ihhh ihhh. Bir daha ki sefere baliklari cevirmemeye kara verdim ki bunu da dun aksam uyguladim. Mukemmel oldular. Balik restoranlarindaki gibi walla. Neyse o gun guzelce baligimizi yedik. Tabi arkasi gelmeyecegini dusunerek makineye de atamadim bulasiklari. Pasa pasa elimde yikadim her seyi. Sevgili nisanlim da beni sohbetiyle yalniz birakmayak keyif almami sagladi.

İkinci yemegimi ramazanin birinci gunu yaptim. Tabiki referansim sevgili haticenin portakal agaci oldu. Menude yayla corbasi, misket kofte ve icli pilav vardi. Ben iki kisi oldugumuz icin 250 gr kiymayla yaptim kofteleri. Daha dogrusu adamdan 250 gr kiyma istemeye utanarak, 500 gr aldim. Yarisini buzluga attim. Dolabimiz calismaya basladi ya. Nim'et'lerinden faydalanmak lazim. Menuye sirketteyken karar verdigim icin, bayat ekmegi nerden bulacagimi dusunmeye basladim. Derken bizim cayci kadincagiza sordum dunden kalan ekmek var mi diye. Var ama cok bayat degil dedi. Napayim mecburen aldim. Kiyma, sogan rendesi, bayat ekmek, kimyon, karabiber, tuz, sarmisakli cesniyi guzelce yogurduktan sonra. Kucuk kucuk toplar yaparak bir tabaga dizdim. Sonra yarim saatligine buzdolabinda dinlendirdim. Bu esnada corbami yapmaya koyuldum. Hatice'nin yazdigi tum malzemeleri aynen kullandim. Sadece 2 bardak yogurt fazla gibi geldi. Onun yerine 1,5 bardak kullandim. Sonuc mukemmel oldu. Yayla corbasi yapabildigime inanamadim. Hep zor bir corba gibi gelirdi bana nedense. Ic pilavi da knorr'un pilav harciyla yaptim. Ama bir daha ki sefere malzemelerini kendim alarak yapmaya karar verdim.
Tabi corba baya fazla oldugu icin tencereyi buzdolabina koydum ertesi gun yemek icin. Ertesi gun- salon mobilyalarinin gelecegi gun- nisanlimin annesiyle babasini iftara davet ettim. Corbam da vardi. Yanina biseyler yaparim fistik gibi olur diye dusundum. Bir adet tavuk gogsu aldim. Onu sogan,domates ve biberle sote yaptim. Yanina sade pilav yaptim. Ben pirinci islatarak yapiyorum pilavi. Guzel oluyor. Yalniz pirincin kalitesi en onemli unsur. Mesela gittigim alisveris merkezinde yedigun mu yenigun mu oyle bir marka pirinc vardi, onu almak zorunda kaldim. Fena olmadi. Ama benim favorim gokbayrak. Izmirde tansaslarda satiliyor. Tek kelimeyle mukemmel oluyor. Digerlerine gore biraz pahali ama inanin deger. Gozum kapali tavsiye ediyorum herkese. Neyse, misafirlerim geldi. O sirada ben salata yapmakla mesguldum. Hemen corbalari ikram ettim. Bayildilar. Babam ikinci tabagi isteyince gercekten begendiklerini anladim. Ama guzel oldu napayim. Simarigim simarik. Sonrasinda da pilav esliginde tavuk soteyi sundum. Yaninda da buz gibi camlica gazoz. Cok seviyorum bu gazozu. Gelirken sicacik ramazan pidesi getirmisler. Karafirin hem de. Nasil guzeldi. Hala kokusu burnumda. Afiyetle yedik her seyi. Bu arada yemege oturmadan bir de kek cirptim. Ilk postumda bahsettigim, tarifini verecegim dedigim ama hala vermedigim islak kekim. Soz pazartesi yazicam tarifini. Neyse, nisanlim da bir onceki aksam "ben gullaci cok severim" lafim uzerine, guzel bir gullac tatlisi getirmis. Yemekten sonra cay esliginde kek ve gullaclarimiz yedik. Bu arada mobilyacilarla tartistik. Mobilyalari gece 11,30 da getirdiler. Hem de eksik olarak. Biz de onlar gelene kadar yedik durduk. Bir hafta da bir kilo almisim.
Evlilik gercekten yariyor mu ne :)